Fususul Hikem'in Sırları

İsa

Varlıklar, a) kötülük/bozukluk ve şeref, b) eksiklik ve kemal eksenlerinde çeşitlenirler -ki veliler veya peygamberler arasındaki üstünlük farkını ortaya çıkaran da budur. Yaratıcısı ile arasındaki vasıtaların en az olduğu veya ortadan kalktığı kimse, yaratıklar içinde en şerefli olandır. İmkana ait kesret hükümleri kendisinde azalmış ve bunun sonucunda, onun ilahi vahdaniyet mertebesiyle ilişkisi güçlenmiştir. Kemal ise, -yaratılış hükümlerinin azlığına göre değil- ilahi sıfatlar ve yaratılışa ait hakikatler arasındaki birleşimlerin çokluğu oranındadır. Çünkü bu, ilahi mertebenin sureti olan Ademi yaratılışın payından olan oranı, yani ilahi benzerlik ve hilafet mertebesine olan yakınlığı belirtir. Yaratılış hükümlerinin çokluklarının sonu, berzahların berzahı (ahadiyet’i cem) ile birleşir.

Her varlığın Hakk ile irtibatı iki şekilde olabilir; vasıtalı ve vasıtasız. Vasıtasız irtibat tarzı “vech-i has” (özel yüz/yön) olarak isimlendirilir ve bu yol, yaratıkların çoğuna kapalıdır. Cebrail, Mikail, peygamberlerin/velilerin büyükleri ve (Kalem dışındaki) diğer yüce varlıklar, Allah’tan hem vasıtalı, hem de vasıtasız olarak alırlar. Resulullah da (Salat ve Selam üzerine olsun) “Benim Allah ile bir vaktim vardır ki, o vakitte Rabb’imden başka kimse bana ortak olamaz.”, “Rabbim bana vermiştir.” vb. ifadeler ile bahsedilen vasıtasız irtibat tarzına dikkat çekmiştir.

İsevi hakikat, Cebrail’in Allah’tan vasıtasız olarak aldığı şeylerden birisidir. Bu hakikat, birleşmeleri ruhların varlığının sebebi olan harflerden meydana gelmiştir. Bunlar kendi başlarına sekiz tanedir, ancak hepsini birleştiren dokuzuncuları, İsa ile ve İsa’da ortaya çıkan, her varlığa yayılan sırrın zuhurunu gerekli kılan nefsi tecellidir. Bu dokuzuncusu, bu harflerin anlamlarının tümüdür -ki bunlar da zorunluluk hükümlerinin toplamıdır.

Ruhların ve hallerinin farklılıklarının nedeni, bu sekiz hakikatin kendilerine yönelmesinden etkilenen varlıkların hakikatlerinin, sekiz hakikat ile birleşimlerinin gerçekleştiği mertebelerdir.

Bunlar toplamda on sekiz tanedir ve harflerden olan mazharları şunlardır:

د , ه , و , ح , ط , ر , س‎ , م‎ , ب , ج , خ‎ , ي , ق , ث , ظ‎ , ف‎ , ت‎ , ك (?)

İçlerinde noktasız olanlar, bahsi geçen sekiz hakikatin, noktalı olanlar ise kendilerinden etkilenen hakikatlerin kabiliyetlerinin mazharlarıdır.

Bütün bu harflerin bir araya gelişlerinin sureti, İsa’nın ruhi hakikatidir. İsa’nın sureti ise, ilahi kelimenin Cebrail’e ait özellik ile birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu alemde kalışı, Meryem’in tabiatının suretinden kazanılmıştır. Bunu sağlayan etken ise Cebrail’in yakışıklı bir erkek olarak gözükmesiyle Meryem’de ihtilama benzer bir fiilin meydana gelmesidir.

Cebrail’in makamı Sidre’dedir. Sidre de, misal alemi ve şehadet alemi, unsuri tabiat ve genel/bütün tabiat arasında berzahi bir makamdır. Bu yüzden Cebrail’in sureti, Sidre’nin üzerindeki ve altındaki şeylerin özelliklerini içermiştir. İsa’nın suretine ait sıfatlar da bu suretten kazanılmıştır. Dolayısıyla İsa, Cebrail’in ruhaniliğinin sureti ve Sidre’deki makamının mazharıdır.

İsa’nın ölüleri diriltmesinin sebebi, kendisinde hamurlaşmış ruhani sırrın baskınlığıdır.

İsa’ya verilen izin ise, yapacağı şeylere kadir kılınmasıdır -ki bu da zati isimlerin hakikatleri ve eserleri olan on sekiz harften ibarettir.

“Allah katında İsa’nın durumu, Adem’inki gibidir.”(Al-i İmran, 59). Adem, ilahi ve kuşatıcı suret ile ortaya çıkan ilk mazhardır -ki Hakk bu suretle yaratılış mertebelerini bitirmiştir. Öte yandan İsa ise, bu kuşatıcılığın -suretiyle değil- ruhani özelliğiyle ortaya çıkmıştır. Çünkü İsa’nın sureti yeryüzüne, mertebesi ise misal alemine aittir.

İsa’nın Ademe benzemesi, kuşatıcılık ve son oluş açısındandır. Bu sebeple, Adem ve İsa arasındaki benzerliğin madde ve yaratılış açısından olmadığına dikkat çekmek için, ayetin devamında (Adem için) “Onu topraktan yarattı.”(Al-i İmran, 59) denilmiştir.

İsa’nın -sureti değil- ruhaniliği, alemin suretine göre bütündür ve hükmü geneldir. Hakk, onu (İsevi tekil ruhu) ancak şereflendirmek üzere Kendine nispet etmiştir; yoksa Kendine ait olduğunu belirtmek için değil. Çünkü ruhların belirmeleri ve ortaya çıkmaları bedenlerin yaratılışından sonradır. Dolayısıyla tekil/bireysel ruhların belirmeleri ve kemale ulaşmayı gerektiren düzenleme için bedenlere ilişmeleri, bedenlerin mizacına bağlı olmuştur. Bu sebeple üflenen ruh, tekil insani suretlere göre parça, varlığın mutlak suretine (aleme) göre ise bütündür. Bu mutlak suret, “Hakk’ın zahiri” veya “insani hakikatin suretinin ayrıntılandırılması” olarak ifade edilir.

İsa’nın kuşatıcılığın ruhuyla ilişkisi güçlenince, şeriatların sonuncusu olan kapsamlı şeriat dairesine girmesi ve kendisine vahyedilen şeyin Muhammedi formda olması zorunlu hale gelmiştir. Dolayısıyla onun ahir zamanda inecek oluşunun ilk nedeni, kuşatıcılık hükümlerini tamamlamaktır. Diğer sebep ise, uhrevi fecrin doğumuna dikkat çekmektir -ki bu yüzden Deccal ile savaşır. Deccal ve İsa arasındaki kavga, dünya ve ahiret mazharları arasındaki kavgadır. Çünkü sağ gözü kör olan Deccal, dünya hakikatinin ve Hakk’ın ondaki hükmünün mazharıdır. Bu yüzden de rububiyet mertebesinin ruhundan yoksundur. Bu vakit dünyanın yok oluş zamanı olduğu için, İsa’nın Deccal’i helak etmesi ve bu helakın da, Beyt-ul Makdis’deki “Lud” (şiddetli kavga/çekişme) kapısında gerçekleşmesi şart olmuştur.