Fususul Hikem'in Sırları

Üzeyr

Kudret, ilme; ilim de bilinene tabidir. Dolayısıyla yaratıklar üzerindeki tesirin kaynağı yine kendileridir. Kudret hükümleri kendilerine hakikatleri bağlamında ilişir. Hakk, herhangi bir şey için asla bir şey (sıfat, fiil, hal vs.) belirlemez. Çünkü Hakk'ın emri birdir: “Ol!”

Söz konusu emir, Hakk'ın, asılda tek olan varlığı yaymasından ibarettir. Bu varlık, kendisini kabul eden mümkünlerin üzerine yayılır. Bunun sonucunda mümkünler, ezeli ilimde belirmiş (sabit) hakikatlerinin gerektiği tarzda, çeşitli hal ve özelliklerde Varlık ile zuhur etmiş ve Varlık'ı kendi hakikatleri yönünde ortaya çıkarmış olurlar.

Üzeyr'in hakikatinin ve hakikatinin gereksinimlerinin hükümleri, kader sırrını öğrenmeyi talep etmeyi ve harabenin eski haline tekrar nasıl dönebileceğini garipsemeyi ve bunun üzerine düşünmeyi gerektirmiştir. Allah da bunun üzerine, yenilenmenin tarzlarını ve kudret hükümlerinin türlerini ona göstermiştir.

Mead (iade etme, yeniden oluşturma), farklı düzeylerde gerçekleşir. Bunlardan ilki, suretin değişmekten ve başkalaşmaktan korunması ve aynen bulunduğu hal üzere saklanmasıdır. Üzeyr'in yemeği ve içeceği buna örnektir.

İkinci tip mead, suretin -olduğu gibi saklanmadan- yalnızca bozulma ve parçalara ayrılmaktan korunmasıdır -ki bu durumda, sureti idare eden ruh, suretten geçici olarak ayrılır. Mead gerçekleşeceği zaman da ruh cisme tekrar ilişir. Üzeyr'in kendi durumu buna örnektir.

Ruh bedeni idare etmeyi bıraktığında, normalde suretin dağılması ve parçalanması gerekir. Çünkü ruhlar, hem dünyayı hem de göçtükleri alemi birlikte algılamaktan acizdirler. Ne var ki, kamil, kutsal ve bütün ruhlar istisnadır. Onların ruhları, cesetlerine kalıcılık özelliği kazandırır. Onlar, diğerleri gibi berzah aleminde hapsedilmiş değillerdir; bu alemden tamamen uzaklaşmazlar ve istedikleri zaman bu alemde tekrar ortaya çıkabilirler. Bu yeniden yaratma tarzına, Resulullah (Salat ve Selam üzerine olsun) şöyle işaret etmiştir: “Allah, yeryüzüne peygamberlerin cesetlerini yemeyi haram kılmıştır.”

Meadın bir diğer çeşidi de, suret -parçalanmış olsa bile- surete ait cevherlerin (asıl/temel öğeler) Allah katındaki alemlerin birisinde korunmasıdır. Mead böyle gerçekleştiğinde, suret için gerekli, uygun ve daha öncekine benzer arazlar (ek/geçici/ikincil öğeler) korunmuş cevherlere göre yeniden yaratılırlar ve sureti idare eden ruhun cisme tekrar ilişmesiyle de iade tamamlanır. Üzeyr'in eşeği buna örnektir. Kuran’da ise şöyle geçmektedir: “İnsanlar, kendi kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sandılar? Tam aksine, onların parmak uçlarını bir araya getirmeye gücümüz yeter.”(Kıyame, 3), “Kemiklere bak! Nasıl da onları düzenliyor, sonra kendilerine et giydiriyoruz.” (Bakara, 259) Ayrıca bu tarz mead hakkında yine şöyle denilmektedir: “O, halkı yaratır, sonra iade eder. Bu, O’na göre daha kolaydır.”(Rum, 27). Çünkü daha önce ortaya çıkmış parçaları yeniden birleştirmek, varlığı bütünde silinmiş (kayıp/bilinmez) parçaların (sabit hakikatlerinin gerektirdiği gibi ortaya çıkarılmak üzere) ilk yaratılışlarından ve birleştirilmelerinden daha kolaydır. Doğal olarak, buradaki kolaylık işin kendine göredir, yoksa Hakk için hiçbir şey zor ve imkansız olamaz.